Babalarının ani ölümüyle yeniden bir araya gelen sıra dışı yeteneklere sahip kardeşler, şaşırtıcı aile sırlarını ve insanlığı bekleyen yakın bir tehdidi açığa çıkarır.

Bilinen tüm kahraman kalıplarına saygı duyup bunu en iyi şekilde yansıtan, kendi tonunu yakalamayı başarmış bir çizgi-roman serüveni.

Genellikle Marvel ve DC'nin yaratmış olduğu muazzam başarılara ulaşmış filmlerde dikkatimizi çeken süper kahramanlar ile her zaman, insanların isteklerini ve hayal güçlerini kağıda ve ekrana yansıtmaya çalıştılar. Superman gibi uçmak, Batman gibi suçları ve gizemleri çözmek, Hulk gibi tankları ezmek, Ironman gibi zeki olmak ve Tony Stark kadar zengin olabilmek hep kafalarımızda bir yerlerdeydi.

Süper kahraman olmanın kolay yanından ziyade zorlu süreçlerini ve kısımlarını canlandırmak daha zor olsa gerek çünkü süper kahraman yaşamlarının bu kadar korkunç olabileceğine inanmak, seyirciler için zor olanı; onlar hem kahraman hem de insandırlar.

Superman veya Wonder Woman kadar cüsseli ve güzel olduğunuzda işler ne kadar zorlaşabilir ki? Kaptan Amerika ya da Tony Stark olduğunuzda aşık olduğunuz insanı etkileyememek herhalde sıradan hissettirirdi? Ya da Örümcek Adam'ın türlü sorunlarla boğuşurken bir yandan da yarınki sınavlara çalışması gerçeği? Toplum tarafından ucube gibi görünen ve bu şekilde davranılan mutantlara ise hiç girmiyorum. 

Çizgi roman hikayelerine ve karakterlerine azınlık olarak bakıldığında, toplumun haklarında hiçbir şey bilmedikleri bu gizemli ve değişik canlı türlere karşı utanç verici davranışlarının bir alegori olarak ele alındığı X-Men ve Watchmen, hayatlarının bir süresinde kendilerini hiç de kahraman gibi hissetmeyen süper kahramanlara en yakın olanlarıdır.

Süper kahraman olmanın farklı ve eksik hissettiren kısmını, ince ve eğlenceli parçalarla birleştirerek bu kasvetli havayı normal hale getirme ve özgüven eksikliği yaşayan farklı türlere iyi hissettirme işini Netflix ele alıyor. 

Şemsiye Akademisi, toplumun ve farklı türlerin iletişim kurabileceği bir yerdir. Suat Yalaz, Frank Miller, Alan Moore ve geçen yıl aramızdan ayrılan Stan Lee için, bizlere miras bırakılan kahramanların bu kadar örselendiğini görmek herhalde kötü hissettirirdi. Bir solist ve çizer olan Gerard Way'in Eisner Ödüllü çizgi romanı Şemsiye Akademisi, aslına uygun bir şekilde ekranlara yansıyor. 

Hikayenin temeli, şemsiye altında duran çocukları merkeze alıp onların etrafında dönüyor: bir araya toplanmalarına neden olan gök gürültüsü, fırtına, şimşek ve yağmurdan korundukları, 3-5 liralık basit bir şemsiyenin altında her biri farklı annelerden dünyaya gelmiş 7 özel çocuk. Milyarder Sir Reginald Hergreeves adlı bir adam, aniden bu çocukları satın alarak "baba" sıfatı kazanır; potansiyellerinin ve güçlerinin farkında olduğu bu çocukları Şemsiye Akademisi bünyesi altına alıp her birini verimli ve başarılı bir süper kahraman haline getirmeye çalışır. 

Şemsiye Akademisi, günümüze göre hazırlanmıştır ancak bir dizi geri dönüş ile geçmiş ve günümüz arasında bir anlatı olarak seyrederken Sir Hergreeves'in, çocuklarına dünyayı kurtarmayı öğretmekte gösterdiği ustalığın maalesef bir baba olarak yetersiz olduğunu fark ediyoruz.

Çocukların günümüzdeki yetişkin halleri, bir babanın cenazesi için bir araya toplandıklarında fark ediliyor ki uzun süren ayrılık her birini birbirine zıt hale getirmiştir. Birisi aşırı bağımlıyken bir diğeri o denli disiplinlidir, biri aşırı bencilken bir diğeri aşırı dost canlısıdır; aslında bu uyumsuzlukları, süper kahramanlık durumları nedeniyle kapsamlı bir tedavi sürecine ihtiyaçları olduğunu ortaya koyuyor.

İzleyince fark ettiğimiz bir diğer şey de kardeşlerin, babalarından olduğu kadar birbirlerinden de hoşlanmıyor olmalarıdır. Sadece çatışmaları ve alaycı kişilikleri yüzünden değil, birlikte zaman geçirmek zorunda kalmalarının onlara gerçekte kim olduklarını hatırlatıyor olmasıdır sebep. Onlar "üvey" oldukları kadar "yetim"dirler ve tek ortak noktaları, onları bir araya getiren adamdan nefret ediyor olmalarıdır. 

Ve serinin ilk birkaç bölümü, hikayesi kadar modern bir stil anlayışına sahiptir; normalin üstünde görsel efektler, her biri birbirinden gizemli yedi karakter ve pahalı görünümlü setler, serinin beklentisini büyütüyor.

Çocukların zarar görmüş, hırpalanmış duyguları ve terk edilmiş oldukları gerçeğini göz ardı etmeye çalışmak, mutsuz bir portreyi farklı renklerle gökkuşağı tonlarında boyamaya eşdeğer. Bir şekilde siyahı renkli hale getirerek birbirleriyle yeni bir bağ yakalamaları ve dünyayı kurtarmaları zorunlu hale gelen bir aileye ve serüvenlerine tanık oluyoruz.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları