"Karanlığı aydınlatmak bir kadının yapabileceği bir iş değil."

Bu tür tarihi anlatıların heveslisi iseniz Saltanat, listenize ekleyebileceğiniz türden bir mini seridir. Mükemmel değil ama uyumlu.

Saltanat içerik sunumu olarak romantizm, büyü, macera ve aksiyon üzerine A+ bir ilerleyişi sahiptir ve tarihi-dram beklentilerini karşılar. Öyküye gelene kadar her şey yerli yerinde ve istendiği gibidir. Ana karakter olarak genç Kraliçe Mary ve tahtın asıl varisi olarak gösterilen Prens Francis ile tanışırız.

Mary'nin, tahta geçebilmesi için Prens ile evlenmesi ve bunun içinde Fransa Mahkemesi'ne müracaat etmesi gereklidir. Ancak mahkemeye başvuru süreci sanıldığının aksine hiç de kolay değildir ve hikaye de bize, mahkeme ve saray arasında aşılması gereken sorunları, düşmanları, korkunç kehanetleri, radikalleri, Katolikleri ve büyük tehdit oluşturan Fransızlar ile İngilizleri göstermektedir.

Güçlü ve karışık karakterlere sahip Saltanat, bilindik kalıbın dışına çıkar ve her biri daha gerçekçi bir sunum sağlayabilmek için elinde geleni yapar. Fransa Kraliçesi, bağlayıcı ve güçlüdür; sevilen ve nefret edilen bir kraliçedir. Görsel tarihi manzaralar eşliğinde kostümler, 14. yüzyılın gerektirdiği gibi soyludur ve kapalı kapılar ardında neler döndüğünü doğru olarak yansıtır.

İskoçya'nın bir sonraki veliaht kraliçesi Mary'nin ülkesinin Fransa İşgali'nin ardından nasıl kurtulabileceğine, bu savaşı lehine nasıl çevireceğine ve sonlandıracağına, zorlu ve umutsuz anlarla nasıl başa çıktığına ve bu taht yolunun ne kadar zorlu bir yol olduğuna bizler de şahit oluyoruz. Sevgi ve söz arasındaki kırılmalar ve bükülmeler ile türlü türlü saray içi entrikalara sahibiz. Kraliçe Catherine'in, bir adım sonrası için planlanan şeytani fikirleri ve kumpasları nasıl bertaraf edeceğine dair mükemmel bir plana sahip olduğunu fark etmekteyiz.

Nedimeleri eşliğindeki Kraliçe Mary'nin güçlü biri olmaya çalışan, ülkeyi yönetmeye ve halkın istekleri ile duyguları arasındaki dengeyi kurmaya kararlı biri olarak görüyoruz.