Bu zamana kadar Kökler kadar benzersiz, gerçekçi ve tarih kokan bir dizi daha gelmemiştir.

Kökler, Afrikalı bir bebeğin doğumuyla başlar. 1750 yılı... Kunta Kinte olarak adlandırılan bu bebek yanlış bir zamanda yanlış bir yerde dünyaya gelir ve hayatına burada devam etmek zorunda kalır. 15 yaşına geldikten sonra kendi ırkı tarafından köle pazarında beyaz bir Amerikalıya satılır. Burada kölemizin esaretini, özgürlükten uzak hayatlarını endişe içerisinde seyrederiz. Zamanında hikayeyi çok iyi bir kurgu ile sundular ve büyük bir kitleye hitap ettiler.

Dizideki en dikkat çekici özelliklerden birisi, arka karakterlerin zaman zaman ana karakterler olması... Ve bu süreç evrile evrile ilerlemekte dizi boyunca. Zaman zaman yeni karakterler giriyor, sonra bu karakterler de karşımıza faklı bir hikayesi olan birisi olarak çıkıyor. Bu filmdeki ana şablon 'Özgürlük' hayalleri kurmak üzerine şekillenmiştir çünkü bu dizideki insanlar hayatta kalmak değil, yaşamak istemektedir. Bağımsızlık Savaşı çıkana kadar, İncil'de beyaz insanların köle sahibi olma hakları vardı ve din böyle emrediyordu. İslam dini olsun, Hristiyanlık ve Yahudilik olsun kölelik dinen meşru sayılan bir şeydi. Beyazlar da bu haklarına sıkı sıkıya sarılmaktaydı ve bunda hiçbir anormallik görmemekteydiler. Ta ki büyük liderleri Abraham Lincoln çıkana kadar...

Süratle başlayan Bağımsızlık Savaşı, İç Savaş'a doğru geçiş yapmaktadır çünkü esas olarak bu, Amerika'daki kölelerin köleliklerinin sona ermesinin başlangıcıdır. Bu da Kökler'in ana hikayesini oluşturmaktadır.

Kökler'de, 120 yıllık bir ailenin nesiller boyu yaşadığı esareti ve Kunta Kinte'nin özgür bir hayata doğru adım adım ilerlemesini merakla izledik. Bu epik hikaye hakkında akılda kalacak tek şey, 'beyaz insanların neler yapabileceğine' odaklanmasıdır. Irkçı nefret ve vahşet 20. yüzyıla kadar devam etmiş, tarihi gerçeğin yanlış beyanlarını genç kuşaklara uyarlayan beyaz geleneklerinden büyük ölçüde beslenmiştir. 20. yüzyılın ortalarında, İç Savaş'ın bitiminden yaklaşık 100 yıl sonra Amerika Başkanı Johnson, beyaz Güney toplumunun tekmeleyerek ve çığlıklar atarak karşı çıktığı Sivil Anayasa'yı imzalamak zorunda kalmıştır.

Amerikalılar filmlerinde öykü anlatımını, anlatı film gerçekliğiyle betimlemeyi sever. Kökler, Afro-Amerikalı tecrübesinin hikayesini dürüstçe anlatan ve ulusal çapta dağıtılan bir film yapımı olmadı ancak çok derin bir hayran kitlesi yarattı.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları