"Yolculuk bizi kendimize geri getirir."
Bu iki adam bu kez bıraktığımız mekanın dışında daha geniş, ferah ve güneşli bir ortamda, kendi yarattıkları keder ve endişeli durumlardan uzak, "Hadi biraz eğlenelim!" modunda karşımıza çıkıyorlar. Her ne kadar farklı görünse de izleyince ne kadar zayıf bir hikayeye sahip olduğu hissediliyor. Bu iki adam nereden geldi? Onların geçmişinde ne var? Nereye gidiyorlar? Yalnızca iki havalı erkeğin durmadan farklı kadınlarla birlikte olup bol bol argo kelimeler kullanarak sabah akşam sarhoş olmalarını seyrediyoruz. Seyirciye, paraya ihtiyaç olduğu zamanlarda çalışan iki yakışıklı adam izlenimi sunuluyor ve hepsi bu.
Yeşilçam'ın o sevilen kaliteli esintileri olmasa da Mehmet Öztekin'in yerel dokunuşları, Nejat İşler ve Yiğit Özşener'in tecrübeli ve klas oyunculuğuyla zayıf senaryo ve hikaye fazla göze batmıyor. Her ne kadar hikaye ve karakterlerin bir derinliği olmasa da o göze hoş gelen popülaritesi sayesinde film izlenebilirliğini sunmaktadır. Kaybedenler Kulübü denince akla Bisiklet Hırsızları tadında bir drama geliyor olsa da filmde kaybeden maybeden görünmemektedir. Karakterlerin aksiyon ve eylemleri filmin sürüklenmesine sebebiyet vermektedir.
Kaybedenler Kulübü eski hikayesinin o kasvetli havasını bu filme pek yansıtmamış, aksine yerine daha sinematik bir parlaklık koymuş ve bu sorumsuz özgürlük düşkünü adamlar o mat metal parlaklığın üzerine yerleştirilerek trafiğe bırakılmış.
Her lise ve üniversite öğrencisinin yaşamak istediği bu havalı biçim bize, tasvir edilen mini macera deneyimlerini bu yaz bol bol görecekmişiz gibi bir öngörü sunuyor. Temmuz ayında yanımızdan parlak metal motorların geçebileceğini, trafikte karşıdan karşıya geçerken dikkat etmemiz gerektiğini ve her ne kadar havalı dursa da gençlerin, tecrübeleri olmadan bu tehlikeli aletlere heves etmelerinin sonuçlarını fark etmeleri gerektiğini belirtmek lazım. Az çok haberlerde çıkan o duygusuz spikerlerden kötü şeyler duymak istemediğimizi de eklemek isterim.
Facebook Yorumları