Nefret ettiği bir günü tekrar ve tekrar yaşamak zorunda kalan bir adamın bu döngüden kurtulma çabaları.

+Bugün günlerden ne, biliyor musun? -Hayır, neden ? +Bugün, yarın.

Benim yaşımdaki insanlar muhtemelen "Bugün Aslında Dündü" filmini az çok anımsar. Bill Murray'ın Pensilvanya'nın Punxatawney kasabasında zaman döngüsünde sıkışıp kalan bir muhabiri canlandırdığı ve 2 Şubat'ı tekrar tekrar yaşamaya devam ettiği film, çocuk yaşlarımdayken ortaya çıkmıştı. 

O sırada Bill Murray ve Andie McDowal'ın oynadığı film, aynı günün içine sıkışmış bir adam ve böyle bir hikayede düşünülebilecek tüm hüzünler, ilginç fantastik öykülerden biraz daha fazlası gibi görünüyordu. 

Çocukluk yaşımı aşıp ilerleyen yıllarda tekrar izlediğimde filmin komik unsurlarına bariz bir şekilde hayran kaldım. Çiçek Abbas filmindeki Abbas karakterinin, hayalleri etrafında gerçekle mücadele etmesini ve sabote edilen her eylem sonrası gerçekleri tekrar tekrar restore ederek hayaline geri dönmesini andırır.

Sevdiği kadını baştan çıkarabilmek için onlarca farklı yol deneyen, kendisini tekrar tekrar öldüren, polisten kaçan ve istediği her şeyi yapabilen Bill Murray, tekrar eden günü sonlandırmanın ve önlemenin delice olduğunu çünkü bunun hiçbir sonuç yaratmadığını görür. Bir genç olarak Murray'ın karakterini geliştirmeye çalıştığı filmin ikinci yarısından biraz sıkıldım. Bu yüzden "Bugün Aslında Dündü" filmini hafif eğlenceli ancak özel olmayan bir film olarak hatırladım.

Sonrasında dergi gibi bir yerde ne anlattığı ile ilgili merak uyandıran bir araştırmayı okumamın ardından, aslında felsefi bir derinliğe sahip olduğunu, Katolik ve Budizmin "reenkarnasyon" gerçekleriyle nasıl olgunlaştığını, insanın ruhsal ve zihinsel durumunun göstergesi olduğunu, tüm zamanların en büyük Katolik filmlerinden biri olarak çeşitli yayınlarda zamanının en büyük manevi filmlerinden biri olma özelliklerine sahip olduğunu öğrenmiş oldum.

"Yarın olmasaydı? O zaman yapılanların sonuçları da olmazdı."

Bu filmde genç yaşlarımda kaçırdığım bir şeyler olduğunu düşünmeye başlamıştım. "Bugün Aslında Dündü" Bill Murray tarafından canlandırılan Phil Connors adında, bencil ve kariyerini birinci planda tutan bir hava durumu muhabiri hakkındadır. Connors'ın ulusal profili yüksek bir muhabir olma arzusu vardır. 2 Şubat'ta yıllık 'Dağ Sıçanı Günü' etkinliğini sunması için kanal tarafından Punxataway'e gönderilir. Connor, açıkçası bu haberin onun gibi büyük bir Tv muhabiri için düşük profile sahip bir haber olduğunu düşünür. 

Kendi gününü mahveden ve iş arkadaşlarının sefil olmasını sağlayan öfke nöbetleri geçirir. Ne yazık ki bir kar fırtınası yolları kapatır; o ve ekibi geceyi Punx'taki bir otelde geçirmek zorunda kalırlar. Sabah uyandığında hala 2 Şubat olduğunu öğrenir. Connors yavaş yavaş bir zaman döngüsü içerisinde olduğunu fark eder. Ne yaparsa yapsın her zaman 2 Şubat'ta uyanır ve aynı günü tekrar tekrar yaşayacaktır. 

İntihar girişimleri bile onu bu döngünün içerisinden çıkaramaz. İnanılmaz öncülünün apaçık çekiciliğinin yanı sıra film, insanlık durumunun çok hassas bir alegorisini yönetmeyi başarır: Hepimiz aynı günü tekrar yaşayabiliriz.

 Hepimiz aslında birbirini takip eden günler yaşıyoruz ve her gün saat 06:00'da başlayacak bir sıfırlama düğmesi alamıyor olsak da seçimlerimiz ve yolumuza devam etmemizi gerektiren ailelerimiz var. Başkalarıyla nasıl ilişkiler kuracağız? Bize ayrılan zamanda nasıl yaşayacağız? Tam anlamıyla baştan başlayamasak da eylemlerimizle kendimizi yeniden yaratıyoruz.

+Size bir sorum var çocuklar. Ya hiç yarın diye bir şey yoksa? -Yarın yok mu? Yaptıklarının sonuçlarına katlanmazdın. Akşamdan kalma olmazdın. İstediğimiz her şeyi yapabilirdik. +Çok doğru ne istersek yapabilirdik.

Zaman döngüsünde sıkışıp kalmanın yarattığı ilk kafa karışıklığı yavaş yavaş tükendikten sonra Phil, bir gün içerisinde sıkışıp kalmanın yarının olmadığı anlamına geldiğini ve dolayısıyla eylemlerine gerçek bir sonuç getirmeyeceğini fark eder. Bu gerçeğe ilk tepkisi tutkularını şımartmaktır; sarhoş olur, bir şeyleri kırar, her gördüğü kadını baştan çıkarır. Fakat bunların eğlencesi, tahmin edilemeyecek kadar hızla tükenir. Bir canlandırma yaşamının heyecanı can sıkıntısına, belirsizliğe ve sonuç olarak umutsuzluğa dönüşür.

Phil daha sonra kendi haber amiri Rita'ya göz koyar. Onu nasıl baştan çıkaracağını ve kendisine aşık edebileceğini anlamak için birçok gün boyunca hummalı bir şekilde deneme yanılma yöntemine başvurur. "Mükemmel bir gün" yaratabilmesi gerektiği sonucuna varır. Rita'yı tanıyabilmek için onunla sayısız gün geçirir. Onu istediği yere götürmek için farklı "hareketler" dener. Eğer bir gaf yaparsa ya da bir gün bir çıkmaza girerse bir dahaki sefere daha farklısını dener. Ancak en mükemmel anlar kendiliğinden oluşanlardır. Bu mükemmel anları tekrarlamaya veya betimlemeye çalıştığında, onların değerlerini kaybettiğini fark eder. Phil'in, Rita'nın sevgisinin ancak özgürce kazanılabileceğini fark etmesi gibi bu eylem de özgürlük gerektirir. Sevginin betimlenemeyeceğini anlayan Phil, kendini daha iyi görmek ve başkalarına yardım etmek için kendi sınırsız ve özgür zamanını kullanmaya karar verir.

"En kötü kısmı, yarın tüm bunları unutacaksın."

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları