Yusuf Atılgan romanından sinemaya uyarlanan ruhbilimsel ayrıntılarla destekli çarpıcı bir iç dünya filmi. İstasyon yakınlarındaki babadan kalma on dört odalı eski bir otele gecikmeli Ankara treniyle gizemli bir kadın gelir.

Anayurt Oteli izlediğim en iyi Türk filmi olabilir. /Roger Ebert

Odanız var mı?

Geleneksel hikayelerin yeni nesle uzun uzun anlatabileceğiniz kısa öyküleri vardır. Öyküdeki olaylar sebep-sonuç ilişkileri ile birbirine bağlanır. 

Modern hikayelerin ise anlatabileceğiniz öyküleri yoktur. Bundan dolayı filmi göremeyenlere bir öykü anlatmak oldukça zordur. Çünkü görüntüler /olay niteliği olmayan olayları gösterir.

Anayurt Oteli'nde sıradan, gündelik pek çok olay izleriz. Bu otele müşteriler gelir, müşteriler otelden ayrılır, temizlikçi kadın odaları temizler, kaçamaklar yapar. Gerilim bu sıradanlıktan doğar. İzleyici bir öykü arar. Aradığı öyküyü bu sıradanlıktan çıkartmak zorundadır.

Zebercet, isminin ilginçliğinin aksine, eski bir otelde müdürlük yapan sıradan bir adamdır. Görünürde hiçbir sorunu olmayan bu adamın içinde fırtınalar kopmaktadır aslında. Her gün kendisiyle ve hayatla savaşır gizliden gizliye. Takıntılar edinmiştir bu yüzden Zebercet. Bu takıntılarının en büyüğü ise yoldadır. 

Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde; sözle, resimle ya da susarak.

Bir gün otelin kapısından giren güzel bir kadın, en büyük tutkusu ve en büyük saplantısı olur.Gizemli Kadın otelden ayrılır ve bir hafta sonra tekrar geleceğini söyler. 

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları