"Hafızası zayıf yetişkinler dışında ergenlik, kimsede tatlı hatıralar bırakmaz."
Neredeyse Fransa'nın tamamı 1945 yılında Nazi işgalini benimsemişken nüfusun sadece % 1'i buna direndi. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan hükümet, eğitim kurumları ve ticaret alanları işgalcilerin terk ettiği faşist rejimin izlerini taşıyordu. Ülkeyi geçmiş ihtişamına tekrardan yükseltmek ve Nazi tarihini hafızalardan silmek için yöneticiler tarafından daha katı yasalar kabul edilmişti.
Yeni sinema dalgası, Fransa'daki mevcut sosyo-ekonomik durum üzerine kuruldu. Fransız sinemasındaki yeni dalga ve İtalyan sinemasındaki neo-realizm; yeni dönemde yapılan deneysel filmler, yaşanan kimlik krizi, seçimler, özgürlük ve yeni kültür konularının büyük ekranda vurgulandığı bir dönemde birlikte başlar. Önceden bir eksen gücü olan İtalya, İkinci Dünya Savaşı sonrası birçok farklı sosyo-ekonomik meseleye sahipti. Yoksulluk ve açlık, neo-realizm sinemasının ana temalarıydı. Yabancı ulusa ait bir yönetim tarafından işgal edilen ve kontrol edilen bir ulusun korkunç bir geçmişten kaçma fikri üzerine inşa edilmişti, İkinci Dünya Savaşı sonrası Fransa. Batı ülkeleri, halkı asimile etmek için Fransız okullarında öğrencilere zorunlu İngilizce öğretiyordu.
400 Darbe, siyah-beyaz çekilerek tüm filme koyu bir doku sunuyor; genişlik daha anlaşılır ve hikayeye girift olarak dokunuyor. Asi bir ergen olan Antoine Doine lve'nin deneyimleri hikayeye çekicilik katıyor. Savaş sonrası Fransa'nın temel sorunları ve genç kuşak üzerindeki olumsuz etkileri Antoine'in deneyimleriyle görülüyor. Ülke ilerliyor, hükümet, adalet ve eğitim kurumları da öyle. Ancak daha az kontrol sahibi bir devlet görmek isteyenlerin temsili sembolü olan Antoine, kimliğini bulmayı ve ön yargının bulunmadığı bir toplumu arzuluyor.
Hikaye otobiyografik bir masal olarak kabul edilir ve 12 yaşındaki Antoine'i, ilgisiz ebeveynlerine rağmen gelişmeye çalışırken izleriz.
"-Ailen senin yalan söylediğini bildirdi. +Şey, arada sırada yalan söylerim; fakat aileme doğruyu söylediğim zaman bana inanmadıkları için yalan söylüyorum. -Anneni neden sevmiyorsun? +Çoğunlukla annemin beni sevmediğini söyleyebilirim. Ortada bir neden yokken sürekli bana bağırıyordu, evde kavgalar oluyordu. Annemin beni evlenmeden önce yaptığına kulak misafiri oldum. Sonra, annemin kürtaj yapmak istediğini öğrendim, anneannem buna karşı çıktı. İşte, anneannem sayesinde hayattayım."
İstenmeyen bir çocuk olan Antoine, her şeyden kaçarcasına denize ulaşmak ister. Bir çocuğun hayaline ulaşabilmek için metrelerce yol koşması ve denize ulaşması... Oysa koşmadan önce ne çok şey yaşamıştı, okulda, evde ve sokaklarda. O, sadece bulunduğu duygusuz ortamdan koşarak uzaklaşmak ve yalnız kalmak isteyen bir çocuktur.
Facebook Yorumları