Ne olduğu değil aslında nasıl olduğu göz önüne alınmalıydı. Bu sayede daha dinamik bir film olabilirdi.
Bir varmış bir yokmuş.
Öncelikle Peri'ye gitmedim. Onunla doğru dürüst vakit geçirmediğim için objektif değerlendirme yapamayacağım. Ancak kıyamet senaryosu filmlerini referans alacak olursak Peri, bizim evin arka bahçesinde geçiyor gibi. Filmin sağlıklı parlak bir dünyada geçiyor olmasına çok bozuldum. 'Genç Sinemacılar' "Risk almalıyız! Farklı olmalıyız!" sloganı atarlar ama risk bunun neresinde? 2070 İstanbul peki, 2020 İstanbul diyelim, halk konuya kolay intibak etsin. ABD'de üst düzey eğitim almış bir yönetmenin risk almayalım düşüncesini anlayışla karşılamamıza rağmen seviyeyi bu derece düşürmelerini gereksiz bulduk.
Peki bunları es geçelim, öne çıkan detaylar yok mu? Tabii ki var. Çocukların modellemesinden -ağız, burun ve göz maskesi- çok etkilendim; her bir görsel detayın ayrı ayrı modellenmiş ve görünebiliyor olması çok düşündürücüydü. Biri bize üç maymundan mı bahsediyor? Bundan böyle bu tarz küçük detaylar daha çok yer alsın filmlerde, bence daha iyi olur.
Filmin etkileyici bir başka yanı da renkler; Mad Max'in paslı metruk bir havası vardı, Peri'de böyle bir hava yok. Bu aslında etkileyici olması gereken değil, olması gereken büyük bir eksik. Atmosferin ve alet edevat tasarımlarının muazzam olduğunu belirtmeye gerek yok sanırım. Kıyamet sonrası dünyanın sokaklarında görünen terk edilmiş, paslanmaya yüz tutmuş arabaların olması harika olmamış. Bu daha çok hurdacıdan Beşyüz TL'ye alınmış bir pas tenekesi. Daha nelere şahit olacağız?
Senaryonun vasatlığı daha bir üzdü bizi. İzlediğim fragmanın ardından Story'e gelelim: Babasının öldürülmesinin ardından katillerden kaçan ağzı olmayan bir kız yolda kendi gibi mutant çocuklarla karşılaşır. Bu yazıyı herhangi bir sitenin tanıtım segmentinde okuyan müşteri adayları neden Sinemaya gidip böyle bir şeye para versin ki?
Facebook Yorumları