"Bütün doğa kanunlarına karşı gelmek mi?"
Bir bilim adamı, trafik kazasında kaybettiği ailesini tekrar hayata getirmenin bir yolunu arar. Klonlamada bilimsel bir atılımda bulunduğunda da sonunun hiç iyi bitmeyeceği karanlık bir yolda olduğunu fark eder.
Ünlü İngiliz yazar Marry Shelley'in yaratmış olduğu Frankenstein karakteri ile ilgili bir şeyler okuduğunuzda ya da izlediğinizde ölüleri canlandırma fikri ilgi çekici gelir. Aynı zamanda bu durum, hikayenin bilim-kurgu ve korku kalıbına iyi bir şekilde katkıda bulunmasında yardımcı olmuştur. Ve bu bazen, kendi ölüm korkularımızla başa çıkabilmek için heyecan verici bir deneyim haline gelebilir. Bununla birlikte "Kopyalar" heyecan verici olmaktan ziyade, gerilimi ön plana alan bilim-kurgu yapmanın güçlü bir örneği olarak görülebilir. Trajik bir kazadan kurtulduktan sonra ailesini tekrar hayata döndürmeye ve bir araya getirmeye çalışan bir nöro-bilimcinin (Keanu Reeves) bu modern uyarlaması çokça başarılı duruyor.
William Foster, insan beynini robota klonlama fikrini eyleme geçirmeye çalışan sözleşmeli bir bilim adamı. Patronları tarafından baskı altına alınmasına rağmen o, sadece zihinsel olarak değil bedenen de replika yaratabileceğine inanan bir bilim adamıdır. Trafik kazasının ardından ailesinin ölümünden kendini sorumlu tutan Will, kayıp ruhlar arasındaki bağlantıyı keşfetmeye çok yaklaşıyor.
"Bazen, huzurlu bir şekilde ölü kalmak en iyisidir."
"Kopyaları"ı izlerken gözümüze birkaç sorun çarpıyor: Açıkçası bu, bilinen klasik bir hikayenin modern uyarlaması. Stephen King veya Frankenstein hayranları olarak bu geleneksel hikayeyi "canavar" tipi olmadan harekete geçirmeyi ve cesaretin arkasındaki yenilikçi fikirleri takdir etmeden olmaz. Her ne kadar ahlaki ve dini olarak sorgulanabilecek birkaç eylem, yaşanılan ağır trajediden sonra mantıklı halden uzaklaşıldığını hissettiriyor olsa da o, acılı bir baba ve acılı bir eş. Üzgün kahramanın tek amacı ailesini kurtarmak.
"Kopyalar" alışık olduğumuz gibi bir bilim-kurguda olması gereken yenilikçi ve anlaşılır anlatım modu ile oldukça merak uyandırıcı. Willam, ölümün ondan ailesini acımasız bir şekilde almasını kabullenemiyor ve ondan alınanları geri almak umuduyla bir şeylere meydan okuyor. Biz sıradan insanların kafalarını karıştıran şey, bunun, ilerde birileri tarafından gerçekleştirilebilecek bir şey mi olduğu. Bu ölüme karşı etik ve bilindik bir tavır değil ancak seçtiği yol, Matrix'ten tanınan popüler bir aktör de dahil olunca kişisel mücadeleyi daha ilgi çekici kılıyor.
Facebook Yorumları