Dört boyutlu bir dünya hayal edin... ve şimdi unutun.
Ya seni ona götürürsem, hayatını mahveden o karanlık adama? Eğer bunu yapabileceğimi garanti edebilseydim... Onu öldürür müydün?
Kader filmindeki bu tarz diyaloglar, zaman yolculuğu ve geçmişte gerçekleşen talihsiz kötü olayların birleştiğinde nasıl büyük sonuçlar doğurabileceği hakkında net bir şeyler gösterir.
Sıkı bir zaman yolculuğu filmi olan Predestination, zamanda seyahat edip olmuş yada olması muhtemel olayların önüne geçmeye ve suçluları yakalamaya çalışan bir ajanın hikayesidir. Gizli bir servise bağlı çalışan ajanın son görevi ise 1975 yılında New York'ta gerçekleşen bir patlamada binlerce insanın ölümünden sorumlu olan Bombacı adlı kişiyi bulup bu patlamanın hiç olmamasını sağlamaktır.
Görevi için 1970 yılında New York'taki bir barda barmen olarak çalışmaya başlayan ajan, orada Bekar Anne rumuzlu John isimli bir köşe yazarıyla tanışır. Küçük bir bar sohbetiyle başlayan ikilinin muhabbeti, gecenin ilerleyen saatlerinde daha da derinleşecektir.
Zamanda yolculuk paradokslarının mantık çemberinden çıkıp hikayeyi dibe çektiği pek çok film var, ama Kader bu sorunların çoğuna ustalıkla çalım atıyor. Senaryonun üzerinde çok kafa yorulduğu her halinden belli olsa da her şeyin kolay olduğunu söyleyemeyiz. Misal John’un hayatını karartan Adam'ın yüzünü hatırlamaması pek inandırıcı değil.
Facebook Yorumları