Mahallesinde sevilen, kendine yetecek kadar mütevazi bir hayata sahip ve tek amacı iyi bir baba olmak olan bir köpek kuaförünün hikayesi.

"Bazı çocuklar suç masallarıyla büyür."

Tüm dikkatleri üzerine çeken suç filmi Gomorra'nın üzerinden tam 10 yıl geçti. Yönetmen Matteo Garrone bir kez daha tehlikeli sulara giriyor, şiddet ve açgözlülüğün arasına bir de ahlaki çıkmazlar katarak farklı bir anlatım yaratıyor. Garrone'nin "Dogman'ı" kentsel bir anlatı olarak tanımlansa da 70 ve 80'lerde görmeye alışık olduğumuz tipik bir B-Film'dir. İntikam konseptine çok yakındır ama asla onlar gibi düşük kalitede değildir ve tüm beklentileri aşarak A-film statüsü görünümüne ulaşır.

Marcello, etkileyici şehrin eteklerinde, deniz kenarında yaşayan bir köpek bakıcısıdır; ürkek görünümlü ve nazik bir yapıya sahip olan, köpekleri seven ve kendisini insan topluluğundan soyutlamış biridir. Bu nazik ve alçak gönüllü görünümünün altında ise bir sahtekar yatmaktadır. Köpek bakıcılığından arta kalan zamanlarda kokain tüccarlığı yaptığını öğrendiğimiz gizemli bir kişiliğe sahiptir.

Mahalleye yeni gelen çocukluk arkadaşı Simone ise Marcello'nun en kötü kabusudur. Cezaevinden çıkmasının ardından mahalleyi ve içindekileri korkutup etkisi atına alan insan azmanı Simone, eski arkadaşının köpek bakım evinin kokain ticareti için çok iyi bir konuma sahip olduğunu keşfeder. Bir nevi avcı ile avının yeni ilişkilerini, bir kaplanın bir ceylanın peşinden koşmasını izlemek gibi. "Dogman", Marcello ve Simone'in aralarındaki gücün ve güçsüzlüğün doğasını bir şekilde ele almak istiyor.

İtalyan yönetmen Garrone'in son filmi, Federico Fellini ve Pier Pasolini'nin hikayeleriyle doğrudan bağlantılıdır. Acımasız bir görünüme sahip Simone, Sonsuz Sokaklar filmindeki Zampano karakterinin birebir psikotik versiyonudur. Pasolini filmlerinde olduğu gibi "Dilenci" ve "Anne Roma" da ilk İtalyan yeni-gerçekçilik akımına çokça yakındır.

Marcello ve Simone, klasik bir hikayenin bilinen sert ve ilginç yüzlerine sahiptir.

İtalyan tarzı drama, güç ve otorite Simone ile özdeşleşir fakat sinsi ve gizemli bir karakter olan Marcello'nun varlığı ile zayıf ve güçlü arasında zoraki bir savaş olarak ortaya çıkar. Görünüşte sevgi dolu ve nazik bir adamın hayattaki tek amacı iyi bir baba olmaktır ancak çocukluk arkadaşı ile olan zoraki tanışıklıkları ve ticaretleri, hayatlarının bambaşka bir hal almasına neden olacaktır. Kendisini hiç bilmediği ve nefes almakta zorlandığı şiddet dünyasında bulan Marcello, sahibine isyan eden bir köpek gibi resmedilir. Parçalanan onurunu kazanmaktan başka çaresi olmayan bir köpek.

Bu gezindiğimiz kent sokakları, kanun uygulayıcılarının kayalıklarda ya da uzun otlar arasında gezmekten ve adım atmaktan çekinecekleri türden bir alandır; yeni bir cesedin bulunmasından korktukları bir yer görünümündedir. Herhangi bir yerinde, yeni yanmış ceset kalıntılarının üzerine basabileceğiniz türden bir kent. Tüm bu olumsuzluklar buradaki mecburi yaşam tarzını gösterir. İtalya'da iki İtalyan'ın ilişkileri, kentin kaderine teslim oluyor çünkü bazı çocuklar suç masallarıyla büyümüştür.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları