Süper Kahraman olarak tanınan unutulmuş bir aktör, Broadway sahnesine dönüş yapmaya çalışırken hem özel hayatında hem de ruhsal durumunda çöküş yaşar.

Seyircinin şahit olacağı detay, netliğe açılan bir penceredir; dünyayı daha geniş değil, aksine daha basit gösterir.

Bir şey neyse odur, o şey hakkında söylenenler değil.

Arada sırada eleştirmenleri ve seyircileri birbirinden ayıran bir film ortaya çıkar. Bu bir yönetmen için büyük bir şans yakaladığı ve yeni bir şey için kimilerinde heyecan yarattığı anlamına da gelebilir. Alejandro Gonzales Inarritu'ya ait daha iyi ve daha kötü olan, yıllar içinde kendi vizyonunu eleştirmen ve seyircilere kanıtlayan Birdman sonrası tam olarak gerçekleşen bu.

Michael Keaton, 90'larda Birdman adında bir süper kahraman rolünde oynadıktan sonra ünlü olan ancak başarılı kariyeri son üç Hollywood filminin ardından çöküşe geçen Rigg Thomson karakterini canlandırıyor. 

Şimdi Riggan son bir şans olarak 'Aşk Hakkında Konuştuğumuzda Aslında Ne Konuşuyoruz? adlı kısa bir hikaye sahneleyerek eski şöhretini geri kazanmaya çalışıyor. Ancak bu oyunu kendi parasıyla yazmalı, yönetmeli ve sahneye koymalı, açılış gecesi ise yavaş yavaş yaklaşmaktadır. Bu Broadway müzikalinin yarattığı baskı sonrası telekinetik güçlere sahip olduğuna inanmaya başlar ve belki de öyledir? Birdman, size sorduğu sorulara basit cevaplar veren türde bir film değildir. 

Eleştiri kurumu da eleştirilebilir

Inarritu, büyük kısmı tiyatro ve çevresinde geçen Birdman’i baştan sona plan sekansla çekmiş. Evet, kesilen yerler var ama tamamı plan sekansla çekilmiş hissiyatını vermeyi başarmış. Tüm filmin plan sekansla kotarılmasının ne kadar gerekli olduğu tartışılabilir ancak Inarritu, bu tercihle filme farklı bir tat katmış.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları